Yemek borusu

Yemek borusu yutak ve mide arasında yer alan ana görevi gıdaların mideye geçişini sağlayan kaslardan yapılı tüp şeklinde bir organdır. Boyun, göğüs boşluğu ve karın içerisinde parçası vardır. Karındaki parçası yaklaşık 2-3 cm’dir ve burada mide asidinin geriye kaçmasını önleyen bir yapıyı da oluşturur. Karına göğüs ve karın boşluğunu ayıran diafragma denen kasın arasındaki bir açıklıktan geçer. Boyun ve göğüste önünde soluk borusu, göğüs ve karındaysa arkasında aorta denen ana damar yer alır.

Yemek borusunun dokusu en iç tabakadaki mukoza denilen düz hücrelerden oluşan yapı, bunun hemen altında ince bu iç tabakayı destekleyen bir yapı, bunun hemen altında dairesel ve uzunlamasına uzanan güçlü bir kas yapısı ve en dışta ince bir destek dokusundan oluşur.

Reflü ve Barrett özefagus

Mide besinleri sindirmek üzere ciddi miktarda asit ve enzim içerir.  Midenin en iç tabakasındaki hücreler bu asidin etkisinden korunmak amacıyla  mukus denilen bir yapıyla kaplıdır. Bu koruyucu mekanizma yemek borusunda bulunmaz. Bazı kişilerde mide asidinin yemek borusuna kaçmasını önleyen yapının bozulması sonucu mide içeriği yemek borusuna geri kaçar. Bu durum reflü hastalığı olarak tanımlanan durumu oluşturur. Bu kişilerde tipik olarak göğüs kafesinin arkasında yanma, ekşime şikayetleri oluşur. Reflü tedavi edilmez ise sürekli asit kaçışının sonucu olarak yemek borusunun alt ucundaki dokuda değişim başlar. Normal yapının yerini mide iç yapısına benzer bez yapıları içeren bir doku gelişir. Bu dokuya Barrett özefagus adı verilir. Oluşan bu durumun en önemli sorunu yemek borusunun alt ucunda gelişen kanser olasılığını arttırmasıdır. Bu risk artışı her yıl 100-200 barret’li hastadan birinde kanser gelişeceği anlamına gelir. Bu nedenle bu kişilerin takip altında olmaları gereklidir.

Yemek borusu kanserleri

Yemek borusunun iç tabakasından başlayıp dışa doğru yayılırlar. Genellikle iki ana tipi vardır.  Genellikle yemek borusunun başlangıç, orta ve alt bölümüne yerleşen yassı hücrelerden kaynaklanan tip ve özellikle mide girişi civarında görülen bez yapılarından kaynaklanan adenokanserler.  İkinci tipin barrett ve reflü ile yakın ilişkisi gösterilmiştir.

Ülkemizde çok sık görülen bir kanser tipi değildir. Bölgesel değişimler gösterir. Yassı hücrelerden köken alan tip doğu bölgelerinde ve sosyoekonomik düzeyi düşük nüfusta karşımıza çıkarken, bez yapılarından kaynaklanan tip ise daha çok batı bölgelerinde ve sosyoekonomik açıdan zengin kişilerde görülür.

Yemek borusu kanseri gelişimin arttıran faktörler 

  • Yaş : Yaş ile birlikte olasılık arttırmaktadır. Hastaların çoğu 55 yaş üzerindedir.
  • Cinsiyet : Kadınlarda erkeklerden 3-4 kat fazla görülür.
  • Reflü hastalığı: Şiddetli reflü bulguları olan ve tedavi edilmeyen hastalarda risk 7-8 kat artmaktadır. Ancak çok sayıda reflü hastası olmasına karşın kanser gelişen olgu sayısının çok az olduğu unutulmamalıdır.
  • Barrett özefagus : Risk her yıl için %0.5’dir. Bunun anlamı her yıl her 200 hastadan birinde kanser gelişeceğidir. Bu nedenle bu hastalar yakın takip altında tutulmalıdır.
  • Alkol ve sigara : Her iki alışkanlıkta her iki kanser tipi gelişim riskini arttırır. Her ikisi alışkanlığın beraber olması riski daha da arttırmaktadır.
  • Şişmanlık : Bez yapısından kaynaklanan kanserler kilolu kişilerde daha fazla görülmektedir.
  • Beslenme : Sebze ve meyveden zengin beslenme bu kanser tipinin gelişim riskini azaltmaktadır. Aşırı sıcak içme, tütsülenmiş gıdaları tüketme ve kötü beslenme alışkanlıkları özellikle yassı hücre kaynaklı, aşırı beslenme ise bez yapısı kaynaklı kanser gelişimini arttırmaktadır.
  • Hastalıklar : Akalazya, yemek borusunda web(halka şeklinde yapı) ve asit-alkali içimi sonrası gelişen darlıklarda risk artmaktadır.

Yemek borusu kanserinin oluşturduğu şikayetler

  • Yutma güçlüğü : Önce takılma hissiyle başlar, önce katılara sonra da sıvılara karşı yutma güçlüğü oluşur. Belirgin yutma güçlüğü ancak yemek borusunun iç kısmının yarıdan fazlası daraldığında ortaya çıkar.
  • Ağrı : Bazen göğsün arka tarafında ağrı hissedilebilir.
  • Kilo kaybı : Yutma güçlüğü nedeniyle yeterli gıda alınamamasından kaynaklanır.
  • Diğer bulgular : Ses kısıklığı, öksürük, akciğer iltihabı, kanama gibi bulgular ileri evre hastaların yakınmalarıdır.

Tanı 

  • İlaçlı yemek borusu filmi : Günümüzde çok kullanılmamaktadır.
  • Endoskopi : Işıklı bir aletle yemek borusunun içi incelenir. Parça alınarak doku tanısı da konur. Bazen stent takılması gibi girişimsel işlerde yapılabilir.
  • Tomografi : Tanıdan çok hastalığın yaygınlığının araştırılmasında kullanılır.
  • Manyetik rezonans: Tomografiye üstünlüğü yoktur.
  • Bronkoskopi : Soluk borusunun ışıklı bir aletle incelenmesidir. Yakın komşuluk nedeniyle tümörün soluk borusuna yayılıp yayılmadığının araştırılmasında kullanılır.

Tedavi

Yemek borusu kanserlerinin ana tedavisi cerrahidir. Erken evre olgularda yalnızca cerrahi yeterli olurken ileri evrelerde ilaç ve işin tedavisinin de tedaviye eklenmesi gerekir.

Cerrahi tedavi

Yemek borusunun önemli bir kısmının çevresindeki dokularla birlikte(lenf bezleri) çıkarılır. Bu cerrahi değişik yöntemlerle yapılmaktadır. Hangi yöntemin seçileceğine tümörün, hastanın ve cerrahın deneyimine göre karar verilir. Bu ameliyat karın, göğüs ve boyunda kesi yapılarak yapılabildiği gibi, yalnızca karın ve göğüs veya yalnızca karın veya boyun açılarak yapılabilir. Çıkarılan yemek borusunun yerine çoğu kez mideden bir tüp yapılarak kalan yemek borusuna dikilir. Midenin bu iş için uygun olmadığı durumlarda kalın bağırsak çok az durumda da ince bağırsak kullanılabilir.

Ameliyatın riskleri ve yan etkileri

Yemek borusu ameliyatları önemli ve büyük ameliyatlardır. Hem cerrah deneyimli olmalı hem de ameliyatın yapılacağı merkez yeterli donanıma sahip olmalıdır. En önemli komplikasyonları şöyledir.

  • Akciğer enfeksiyonu : En önemli ve sık karşılaşılan sorundur. Hastanın da aktif katılımıyla önlenebilir ve tedavi edilebilir.
  • Kalp krizi ve/veya akciğerde damar pıhtılaşması : Ameliyat öncesi ve sonrası kan sulandırıcı ilaçlar, bacaklara sargı yapılarak ve olabildiğince erken hastanın ayaklanması sağlanarak bu sorunun oluşumu önlenmeye çalışılır.
  • Yemek borusu ve mide arasındaki dikişlerin açılması : Bu en ciddi komplikasyonlardan biridir. Tekrar ameliyat gerektirebilir. Günümüzde artan deneyim ve gelişen teknoloji ile bu olasılık azalmıştır.
  • Mide boşalmasında gecikme : Mide tüp şekline getirilirken sinir yapısı bozulduğu için boşalması hafif gecikebilir. Bu durum zaman içinde azalmaktadır. Bazı cerrahlar ameliyat sonrası beslenme normale dönene kadar kalmak üzere ince bağırsak içine bir beslenme tüpü yerleştirmektedir.
  • Darlık : Uzun dönemde yemek borusu ve mide arasındaki dikilen alanın daralmasıyla yutma ve yemede sorun olabilir. Bu problem endoskopik olarak( balon ya da buji ile genişletilerek) çoğu hasta da çözülür.
  • Reflü : Mide ve safra içeriği özellikle yatarken boğaza ağıza gelebilir. Genellikle yüksek yastık ve bazı ilaçlarla bu sorun çözülür.

Işın tedavisi (radyoterapi)

Yemek borusu kanserlerinde ışın tedavisine şu durumlarda başvurulur.

  • Ameliyat edilemeyen( genel durum, ileri olgular gibi) genellikle ilaç tedavisiyle beraber ana tedavi olarak.
  • Bazı olgularda ameliyat öncesi tümörü küçültmek amacıyla.
  • Ameliyat sonrası lenf bezi tutulumu olan olgularda cerrahiye ek olarak genellikle ilaç tedavisiyle beraber.
  • Bazen kanama, ağrı gibi yakınmaları azaltmak amacıyla.

İlaç tedavisi

Değişik ilaçlarla tümör hücrelerinin öldürülmesi esasına dayanır. Hemen hemen ışın tedavisiyle aynı durumlarda ve çoğu kez de beraber kullanılır.

Yemek borusu kanserlerinin tedavisinde bu üç tedavi yöntemi kullanılmaktadır. Ancak yemek yemede ciddi sorunu olan hastalarda endoskopik olarak tümörün bulunduğu alana metal yapıda stent  (boru şeklinde içinden geçişe izin veren materyal) konabilir. Böylece hastanın hem rahat yemek yemesi sağlanır hem de diğer tedavilere destek olunur.